Quantcast
Channel: Haber Gri Magazin
Viewing all articles
Browse latest Browse all 1196

Özlem Yıldız ‘İş Görüşmelerine Hep Annemle Giderdim. Bana ‘Anasının Kuzusu’ Derlerdi’

$
0
0

Genç kızlığını ekranlarda milyonların gözü önünde yaşadı. Ailesi tipik bir Türk ailesiydi. İş görüşmelerine annesiyle gitti. Güzel bir evlilik ve bir de çocuk yaptı. Bir sene öncesine kadar her şey yolundaydı… Şimdi her şeyi sil baştan yazıyor. Özlem Yıldız.

Evet, umutla, aşkla, planlarla çıkıyor insan hayata…Hele de kadınlar…Ama siz planlar yaparken hayat size göz kırpıyor, gülüyor ya da kahkaha atıyor. Bir bakıyorsunuz, o düşlediğiniz noktadan çok daha farklı yerdesiniz. “En az hasarla ve üzüntüyle nasıl mutlu olabilirim” diye düşünür buluyorsunuz kendinizi…İşte hayat!

ozlem-yıldız20140915-1

Uzun zaman sesizliğini koruyan Özlem Yıldız Seninle Dergisine Bazı Açıklamalarda bulundu. “Magazin dünyasına girdiğimde, iş görüşmelerine hep annemle giderdim. Bana ‘anasının kuzusu’ derlerdi. O zamanlar alınırdım. Ama şimdi benim kızım olsa annemin yaptıklarının aynını yaparım.”
Bıcır bıcır. Hep gülüyor. Samimi, içten… Biz onu ekranlarda hep öyle tanıdık. Oysa 17 yaşında katıldığı güzellik yarışmasında belki taç takamadı ama yarışmasına katıldığı kanalın VJ’lik teklifini kabul edip hayatını da kendini de değiştirdi. Kendini de diyorum çünkü o güne dek kendi kabuğunda, sessiz sakin, sıkılgan ve insanlarla konuşurken yüzü kızaran bir kızmış. Hatta VJ’lik teklifi geldiğinde annesi, “Sen daha iki kelimeyi bir araya getirip insanlarla konuşamıyorsun, kızarıp bozarıyorsun. Bir de üstüne canlı yayın mı demiş?” Demiş ama ileride suçlamasın diye, nasılsa beceremez, hevesini alıp iki gün sonra vazgeçer diye de izin vermiş. “İşte, o benim kırılma noktamdı” diyor. İçe kapanık çocuk, kendini birdenbire milyonlarca izleyicinin karşısında bulmuş. Kemik gibi üzerinde taşıdığı kabuğu televizyonla birlikte çatırdamış ve kırılıp gitmiş zamanla…

Yoğun Bir Sezona Hazırlanıyor

Çekimleri ve röportajı gerçekleştirdiğimiz Lübnan Restoranı Nomads’da konuşurken bir an yıllar öncesine gidiyor yüzünde bir gülümsemeyle ve devam ediyor, “Yıpratıcı ama güzel günlerdi. Kendimi öyle buldum. Olgunlaşmamı yaşadıklarıma borçluyum” diyor. İki aydır Bodrum-Çeşme arasında yaptığı uzun süreli tatilde bronzluğun üst noktasına ulaşmış.

Renk artık bronzluktan siyaha kayıyor. Haliyle dişleri bir o kadar daha beyaz parlıyor. Göz kamaştırıyor. İyice dinlenmiş. Enerji depolamış. Çünkü yoğun bir sezon onu bekliyor. İki ayrı televizyon kanalında biri her gün canlı, diğeri bant yayın olmak üzere çekimlere koşturacak. Hafta sonları, bir alışveriş merkezinin ekstraları için şehir şehir dolaşacak, hediye dağıtacak. İnternet alışveriş sitesiyle bu yıl da işbirliği devam edecek. Onun için de ayda bir kez objektif karşısına geçecek. Çok mu çok yoğun anlayacağınız Özlem Yıldız… Ama o buna çok alışkın, hem de çocukluğundan beri. “Ben hep böyleydim. Çocukken bile.

 

Televizyondayken de günde iki canlı yayın yapardım. Hem akşam hem sabah. Sabah 06.30’da evden çıkar gece 01.00’de dönerdim. Ayaklarımı hissetmezdim döndüğümde. Kemik çıktı bu yüzden ayağımda. Vücudumsa bağırıyordu artık yeter diye. Ben ise hiç oralı olmadan aynı tempoya devam ettim.”

Kimi insanlar böyledir işte. Kendimden bilirim. Hani bir-iki gün boşluk olsa hayatın sonu gibi gelmiş hissedersiniz ya! İşte Özlem de öyle… Çalıştıkça bileylenenlerden… “Kendimi çalıştıkça daha enerjik ve iyi hissediyorum. Kafamı boş şeylerle yormadığımı, çocuğuma daha iyi ve güleryüzlü vakit ayırdığımı düşünüyorum. Bu beni mutlu ediyor” diyor.

ozlem-yıldız20140915-2

Belli ki oğlu da bu durumdan çok memnun. “Çok mutlu bir çocuk Demir. İki ay çok güzel ve kaliteli vakit geçirdik onunla. Kışın ben çalıştım, onun okul hayatı vardı. Çok istediğimiz gibi birlikte olamadık. Demir okuldan gelip derslere gömüldü. Birbirimize doyduğumuz, ayrılmadığımız bir yaz oldu. Şimdi o okula ben de yayın dönemine enerji dolu giriyoruz” diye anlatıyor.

 

Enerjik, Mutlu, Geleceğe Umutla Bakıyor

VJ’likten popüler televizyon sunuculuğuna ardından herkesin gıptayla baktığı bir evliliğe imza atan Yıldız, geçen sene boşanma sonrası yeniden yepyeni bir hayata başladı. Çeyrek asırlık bile diyemeyeceğimiz bir zaman dilimi içine koskoca üç farklı hayatı deneyimleyen bir kadın var karşımda… Ama o dimdik, enerjik,
mutlu, gülümsemesi hiç eksilmeyen, geleceğe umutla bakan bir kadın. Bu üç Özlem’i merak ediyorum doğrusu…

“Bekar Özlem: İlk televizyon hayatına başlamayla birlikte magazin gündemine giriyorsunuz ister istemez. O dönem ailemle yaşıyordum. Yaptığım işin gereklerine alışmaları, anlamaları biraz zaman aldı. Dedikodular ve yakıştırmalar nedeniyle üzüldüler. Onları hiç üzmek istemedim. Bir süre sonra bu işin parçası olduğunu onlar da anladılar. Gittiğim geldiğim yer, saat hep belliydi.
Belli yaşa gelmeme rağmen bile ayrı eve çıkamadım. Bizimki tipik bir Türk ailesidir. Bu bekarlık ve yoğun iş temposu dönemi yavaş yavaş olgunlaştığım bir dönemdi. İnsan yaş ile birlikte değil, yaşadıklarıyla, başına gelenlerle olgunlaşıyor. O zaman her şey çok çocukçaydı. Yaptığım televizyon programları bile. Ama yaşım daküçüktü zaten.

Evlilik: Sonra ikinci dönem geldi. Doğru bir yaşta evlendiğimi düşünüyorum. Bir kadın için çok doğru ve uygun bir yaşta anne oldum. Erkendi, hazır değildim diyemeyeceğim. Çocuk sahibi olmayı çok istedim. Bambaşka bir dönem başladı benim için. Hatta öyle bir dönem ki, hiçbir şey için işimden vazgeçemem derdim, Demir için vazgeçtim. Oğlum erken doğdu, özel bir ilgiye ihtiyacı vardı. Eşimin ailesi de çalışmama sıcak bakmıyordu. O zaman işimden ayrı kaldım. Okul hayatı başlayınca benim de kendime ayırabileceğim zaman dilimim oldu.

ozlem-yıldız20140915-3

Boşanma sonrası: Üçüncü dönem… İnsanın hayatında her şey olabiliyor. Her şey bizim için. Hiç kimse boşanmak için evlenmiyor ama bir rüzgar bizi o noktaya sürükledi. Doğru bir karar olduğunda birleşip ayrıldık. Demir için en iyisini istedik. Fedakarlık yapmayı göze aldık. Şunun altını özellikle çizmek istiyorum; her zaman kadınlar daha fazla fedakarlık yapıyor.

Demir, psikolojik olarak boşanmamızdan çok fazla etkilenmedi. Boşanalı henüz bir yıl bile olmadı. Ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyorum. Başım dik, güçlüyüm, çocuğumla mutluyum.” Aşk mı, yoksa mantık evliliği mi? Hangisi daha doğru bir seçim? Bir evliliğin güzel gitmesi için hangisi ağır basmalı? Elbette her evliliğin dinamiği farklı ama Özlem’in evliliğinde bu nasıldı? “Ben hem aşk hem de mantık evliliği yaptım. İkisinin bir arada olmak zorunda olduğu bir dönemde evlendim. Sadece aşkın da ileride sağlıklı bir evlilik sürmeye yetmeyeceğini düşündüm.

Türkiye şartlarında yaşıyoruz. Bir süre sonra iyi bir eş, iyi bir baba da olmalı diye düşünüyorsunuz. Eski eşime görür görmez aşık olmadım. Çok uzun süredir tanıyordum. Sadece o bana duygularını çok geç açtı. Sonra iyi anlaştığımızı fark ettik. Hemen bir anda olmadı yani. İş sonradan evliliğe gitti. Ben de onun iyi bir baba ve iyi bir eş olacağını düşünerek evlendim.”

ozlem-yıldız20140915-4

“Çok saf bir tarafım vardır. Gerçi darbe yiye yiye olgunlaşıyorsunuz ama ben hala o çocuk yanımı koruyorum, korumaya çalışıyorum.”

“DOĞRU ZAMANDA DOĞRU KARAR VERDİM”

“Zordu boşanma kararını vermek. Sıkıldım, boşanayım diyemiyorsunuz. Hele ki, bir de çocuğunuz varsa. Bocalıyorsunuz. Kolay kolay bu karara hazırım diyemiyorsunuz. Zaman zaman yanlız kaldım, kimi zaman çok yakınlarımla dertleştim. Hep ‘ya yanlış karar verirsem’ diye arada kaldım. Doğru bir karar vermek için iyi düşünmek gerekiyor. Çocuğum ileride bana ‘neden’ dediğinde o nedenin cevabını verebilmeliyim. Öyle bir an geldi ki, hiçbir acaba kalmadı. Doğru zamanda doğru kararı verdiğimi düşünüyorum.

Sadece biraz uzun sürdü bu kararı vermek, o kadar.” Çoğu kadının yaşadığı şeyler bunlar. Özlem de iş boşanmaya geldiğinde diğer kadınların yaşadığı duyguları yaşamış. Babayla hiçbir şey paylaşmamış. Daha çok annesiyle, kız kardeşiyle dertleşmiş, fikirlerini almış.

“Babama asla soramazdım. Lisedeyken babam okul kapısına gelir, kiminle okuldan çıkıyorum diye bakardı. Hele erkek arkadaş, mümkün değil. ‘Bacaklarını kırarım’ derdi. Gittim en olmadık işi yaptım, magazinin içine düştüm. Etrafıma karşı hep güvensizdim. Bu yüzden her şeyden gerçek olan aile diyorum. Sıkıntımı, gözyaşlarımı onlarla paylaştım. Kimi zaman yalnız kaldım. Evime çok yakın bir park vardı. Tek başıma oraya gider, denizi seyreder, güneşi batırır ya da doğmasını beklerdim. Ağlardım.

Melankolik zamanlarım da oldu. Kendi kendime kalmakla da çok doğru bir tercih yaptım. Her zaman iç sesimi dinledim. Herkese de tavsiye ediyorum. Etrafınızdakiler ne
kadar fikir verirlerse versin, iç sesiniz her zaman doğruyu söylüyor.

Kırılma noktası mı? Demir ile başbaşa bir tatile gittik. Orada kararımı verdim işte. Şimdi keşkelerim yok.”

“Ayakta durmaya çalışıyorum. Sadece ben yokum artık, anneyim. Çocuğum için her şeyi iki kez düşünmek zorundayım. Evlenmek, tekrar anne olmak mı? Neden olmasın! Ama şimdi değil. Şimdi çalışma, kendini onarma zamanı!”

ozlem-yıldız20140915-5

“AŞKA İNANCIMI KAYBETMEDİM”

İnsan dinlerken bile yoruluyor, hüzünleniyor. Gencecik, güzel birçok kadın aynı kaderi yaşıyor. Geriye, geçmişe dönüp baktığında kimileri “keşke” diyor kimi hiçbir şey hatırlamıyor. “Tabii ki geriye dönüp baktığımda keşkelerim var” diyen gruptan Özlem… “Çok fazla fedakarlık yaptım. Ama evlilik fedakarlık yapmadan yürümüyor. Sadece bir taraf fedakarlık yapıp öbür taraf elini kolunu sallayarak yürüyorsa sıkıntı çıkıyor. Ben de fazla fedakarlık yapan taraf olduğuma inanıyorum, bu konuda tevazu gösteremeyeceğim” diyor.

“Bir kadın olarak diğer kadınlar gibi çok fazla emek harcadım, çok fazla fedakarlık yaptım. Belki bu biz kadınların duygusal yapılarından kaynaklanıyordur ya da yaradılış bilemiyorum ama yaptım. Birşeylerin tek başına mücadelesini verdiğimi gördüğüm an yorgun düştüm. Gene aynı kararı verirdim
belki ama ben bir adım atarken karşı taraftan da bir adım atmasını beklerdim. Öyle olmadı.” Belli kırgın. Ne kadar dostça ayrılsalar da içi buruk gibi geldi biraz.

Kırgınlıklar da insanı hayata biraz ürkek, çekingen ve hassas yapabiliyor. Hele hele hayal kırıklığına uğradığı konu bir evlilikse… Tövbe mi? “Hayır! Ne evliliğe, ne aşka inancımı kaybetmedim.

Ben evcimen bir kadınım. ‘Özgürlüğüm olsun, kimseye hesap vermeyeyim, aman evlilik mi ben almayayım’ gibi söylemlerim yok. Kötü biten bir evlilik değil bizimki. Birbirimize saygımızı kaybetmedik. Bundan sonraki hayatlarımızda kendi başımıza hareket edersek daha mutlu olacağımıza karar verip ayrıldık. Evliyken de birbirimize saygısız olmadık, sesimizi yükseltip birbirimizi kırmadık. Birtakım sıkıntılar, olumsuz şartlar, heyecanımızın kaybolmaya başlaması bizi bu kararı almaya zorladı.” Henüz yeni sayılır yalnız bir anne olarak hayata devam etmeye başlaması. Bir yıl bile olmadı. Boşandı, biraz kafasını dinledi ve dört elle çalışmaya sarıldı.

Genç, güzel, kıpır kıpır… Ya yeni bir aşk? Yok mu?

Zira onun için araba parçalayan, birbirine giren yakışıklılar okuyoruz gazetelerde… “Yeni bir aşk, bir heyecan yok hayatımda. Bu yaz evet can sıkıcı şeyler oldu. Sakin sakin hayatıma devam ederken oldu hem de. Bodrum’daydım, ailemleydim. Geceleri pek dışarı çıkmadım. Çıkarsam da ailemle gittim.

Benim dışımda olaylar gelişti. Kamera görüntülerinden de bu anlaşıldı ama ben çok üzüldüm. Konunun tamamen dışındayken adının karışması hiç hoş değil bir olaya… Ben gözükara bir kadın değilimdir, korkarım böyle şeylerden.” Evet zor gerçekten. Güzel olunca, ünlü olunca iki kat zor. Hemen etrafı doğal olarak bir çapkın ağı sarıyordur. Ama o bütün bunlara arka dönüyor. “Ayakta durmak zorundayım. Bir çocuğum ve sorumluluklarım var.

Çocuk sahibi olmak bir şekilde mümkün artık günümüzde ama onun sorumluluğu yok mu? Ben kendimce önce çocuğumu düşünüyorum. Onun iyi şartlarda eğitim görmesi, isteklerini yerine getirmeyi arzu ediyorum. Eskiden sadece kendimdim. Kazandığım parayı kimseye sormadan harcardım. Bir elbise görür hemen alırdım. Oysa şimdi Demir’in istediği oyunu alayım, onu mutlu edeyim istiyorum.

Hayatımdaki planların hepsinde Demir var. Ama şuna da inanıyorum ki, bu hayata bir kere geliniyor. Kendime ait bir hayatımın olduğunun da farkındayım. Hiçbir zaman artık kendimi çocuğuma adadım, benim hayatımın önemi yok, diyemem. Mümkün olduğunca hayattan zevk almaya, mutlu olmaya, beni pozitif etkileyecek arkadaş grubunun içinde olmaya, ailemle vakit geçirmeye, güzel işler yapmaya devam ediyorum. Aşk olsun diye diretmiyorum.”

ozlem-yıldız20140915

HAYATTA HEP DİK DURMAYA ÇALIŞMIŞ

Renkli bir hayatın içinden, lüksün olduğu bir evlilik yaşamına geçiş ve tüm bunları silip yeniden neredeyse sıfırdan başlamak. Bir anlamda hesapsız para harcarken artık her şeyi önce düşünmek sonra hesaplamak? Zor olsa gerek… “Eşimden maddi anlamda hiçbir destek almıyorum. Demir’e de işte Türkiye şartlarında ne kadarsa… Anlaşmalı boşandık, hiçbir şey istemedim. Küçük yaşlardan beri çalıştığım için paranın nasıl kazanıldığını biliyorum. Mücadelenin ne olduğunu biliyorum.

Dadılarla, lüks bir hayat içinde büyümedim. Babam kimseye muhtaç etmedi, iyi de bir yaşam standartında büyüttü. Ama beni ne fazla lüks ne de çok düşük bir yaşam standartı çok etkilemez. Hayatta hep dik durmaya çalışırım. Dün karun kadar zengin olup bugün beş parasız olsam da psikolojimi çok bozmaz. İlla ki, etkiler ama bu anlamda çok fazla etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Çünkü asla ‘babamın parasını yiyeyim, sevgilimin aldığı evde oturayım, hediye ettiği arabayı süreyim’ gibi bir düşüncem olmadı. Yine öyle olacak.”

Harbi güçlü bir kadın. Onu kolay kolay bir şey yıkacak gibi görünmüyor. İnsan ister istemez onca emekten sonra boşanma sonrası eşinin başka birileriyle anılması, birlikte görüntülenmesi karşısında neler hissettiğini merak ediyor. “Haaaa, Sinan’ın hala var öyle kıpraşmaları” diyor gülerek… “Beni gerçekten hiçbir şekilde şu anda onun özel hayatı ilgilendirmiyor. Samimiyetle söylüyorum bunu.

Az da olsa kıskançlık olması normaldir ama inanın hiç yok. Onun düzgün bir ilişkisi olsun, arkadaşı olsun, mutlu olsun çok istiyorum. Benim için önemli olan tek şey -bunu da ona defalarca söylemişimdir-sorumluluk sahibi bir baba olması. Önce o görevini yerine getirecek. Sonra kiminle ne yaşamak istiyorsa onu yaşasın. Bunu yapmayıp ‘önce ben, önce ben’ demeye devam ederse olmaz.

Boşanırken de istediğim tek şey oğluma karşı sorumlu bir baba olmasıydı. Aksi durumda tırnaklarım uzar. Tabii dönem dönem anlaşamadığımız, bana göre sıkıntılı olan şeyler oluyor ama bir şekilde bunun doğrusunu yapacak, ortasını bulacağız. Çocuğumuz için bunu yapmak zorundayız. Evlilikte nasıl hep ‘ben’ olmuyorsa, ayrılık sonrasında da hep ‘anne’ olmayacak. Baba da sorumluluklarını bilecek. ”

Dışarıdan hiç de sıkıntı yaşayan biri gibi görünmüyor. Bu onun oldum olası yapısında varmış. Hatta hayat felsefesi olarak “ne olursa olsun Polyanna ol” demiş kendi kendine ve onu benimsemiş… Mümkün oldukça mutsuzluğunu insanlara belli etmemiş. Bunun kendisini daha güçlü kıldığını, olgunlaştırdığını düşünüyor. “Dibe vurmuş olsam bile mutlaka kendime önemli dersler çıkarabilme gücüne sahibim. Bu biraz zor oldu ama oldu. Bugün daha güçlüyüm” diyor.

“Boşanma kararını vermek kolay olmadı. Evimin yakınındaki parka gider tek başıma otururdum. Kimi zaman güneşi batırır, kimi zaman doğmasını izlerdim. Ağlardım. Ama
verdiğim karardan bugün pişman değilim.”
“OĞLUM KARDEŞ İSTİYOR”

Gelelim herkesin merak ettiği konuya…

Özlem ile röportaj yapacağımı duyan birkaç arkadaşımın da özellikle sormamı istediği soruya…

“var mı, estetik?”

“Kendimi çok güzel bulmuyorum ama elim ayağım düzgün. Yaşıma göre iyi olduğumu söylüyorlar. Estetiğe de sıcak bakıyorum. Sadece burnumu yaptırdım. Ameliyat öncesinde doktorum iznimi de alarak üst dudağımı biraz kaldırdı. Çünkü çok inceydi. Yılda bir kez de botoks yaptırıyorum o kadar. İfademi değiştirecek şeylere sıcak bakmıyorum. Henüz estetik manyağı olmadım” diyor gülerek…

Oldu mu, meraklılar, merakınız bitti mi?

Ne kadar büyüse de, anne olsa da hep bir çocuk yanı, saf bir tarafı var Özlem’in… O da kabul ediyor bunu… Hatta annesinin sözleriyle şöyle diyor: “Sen herkesi kendin gibi biliyorsun. Seni pamuk şekeriyle kandırırlar alimallah” O kadar safmış yani. Hep denir ya, sanat camiasından dost olmaz diye. Ona inanmıyor işte. “Bu her
meslekte var” diyor. Diyor ama bir de bakıyorsunuz Demet Akalın ile bir kavgalı, bir barışık. “Dönem dönem ondan kaynaklanan şeyler. Birtakım sıkıntılar oluyor, sonra tekrar barışıyoruz.

Arkadaşlar arasında olur böyle şeyler, büyütmeye gerek yok” diyor. Akşam oluyor, hava bunaltıcı sıcak. Saatlerdir beraberiz. Bir kez oğlu ile konuşuyor. Bugün bakıcısının diş randevusu varmış, o yüzden annesini çağırmış Demir’in yanına… Akşam programını önceden yapmış. Bizim yanımızdan birazdan ayrılıp oğluna gidecek. Ertesi gün toplantıları, proje için görüşmeleri var.

“Tek olduğu için şimdi size çok düşkündür” diyorum ayrılmadan… “Hoşgeldin Demir” diyor… Anlamıyorum. “Bana sürekli bir kardeş yap baskısı var Demir’den… Babasıyla ayrı olduğumuzu biliyor. Ama çocuk aklı işte, zaman zaman ‘hadi üçümüz birlikte uyuyalım, babamın evine gel’ diyor. Sonra ‘niye bana kardeş yapmıyorsun’ diyor. Anlatıyorum tabii artık babasıyla ayrı olduğumuzu, arkadaş olduğumuzu ve arkadaşların çocuklarının olmayacağını…

Röportaj bittiğinde sarılıyor, öpüyor…

Mis gibi kokuyor.

En büyük hastalığıymış parfüm. “Onsuz asla olmaz, küpüne düşebilirim” diyor. Üzerinde şort tulumu, ayağında dolgu topuk bir ayakkabı, zarif adımlarla uzaklaşıyor yanımdan. Tekrar dönüyor ve el sallıyor.

 

Özlem Yıldız ‘İş Görüşmelerine Hep Annemle Giderdim. Bana ‘Anasının Kuzusu’ Derlerdi’ haberini Haber Gri adresinden okuyabilirsiniz


Viewing all articles
Browse latest Browse all 1196

Trending Articles


zafer hisarkaya


Şekilli süslü hazır floodlar


Bir kimsenin kalbini şıkıştırmak için...


şems suresinin havassı(zina eden erkek için)


Zilzal suresinin sırları


Er-Rahmân isminin vefki


Tayyi mekan duası


Kara Noel Türkçe Dublaj izle (2019)


Hadi Gidelim Türkçe dublaj izle (2020)


png şık bayan resimleri, yeni eklenen en güzel png uzantılı bayan resimleri